BESİAD-GESİFED “9’uncu İş İnsanları Zirvesi”ni Gerçekleştirdi

Komşu Ülkelerin Yatırımcıları da Bodrum’da Bir Araya Geldi

 

Türkiye’nin en büyük bağımsız iş dünyası buluşması olarak bilinen ‘İş İnsanları Zirvesi’nin 9’uncusu Bodrum Sanayici ve İş İnsanları Derneği (BESİAD) tarafından Muğla Bodrum’da gerçekleştirildi. Güney Ege Sanayici ve İş Dünyası Federasyonu (GESİFED) iş birliğiyle düzenlenen ve TÜSİAD ile TÜRKONFED’in de yer aldığı zirveye Türkiye’deki iş insanlarının yanı sıra Azerbaycan ve Moldova’dan da yatırımcılar da katılım sağladı.

 

BESİAD tarafından daha önce 8 kez düzenlenen ‘İş İnsanları Zirvesi’nin 9’uncusu, bu sene de GESİFED iş birliğiyle 27-29 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirildi. Ulusal ve uluslararası yatırımcıların yer aldığı zirvede, katılımcılara geniş bir network imkânı sunulurken, kendi pazarları dışında ticaret yapma imkânı da tanınmış oldu.

 

Bodrum Xanadu Otel’de düzenlenen ‘9. GESİFED-BESİAD İş İnsanları Zirvesi’ne ulusal ve uluslararası alanda birçok sektör öncüsü katılım sağladı. Katılımcılar; Türkiye genelindeki iş insanlarının yanı sıra Azerbaycan ve Moldova’dan yatırımcılar ile yeni ticari anlaşmalar yapma imkânı elde ettiler.

 

Açılış konuşmalarını Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Bodrum Kaymakamı Bilgehan Bayar, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın yaptığı zirvede; GESİFED Yönetim Kurulu Başkanı Oktay Mersin ve BESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Neslihan Nazlıoğlu da Türkiye ekonomisinin yanı sıra yatırım ve girişimcilik, demokrasi gibi konularda önemli mesajlar verdiler.

 

BESİAD: STK’lar, demokrasiler için hayati önemde

Zirvenin 9’uncusuna ev sahipliği yapmaktan büyük memnuniyet duyduklarını belirterek, ekonomik konulardaki değerlendirmeleri TÜSİAD, TÜRKONFED ve GESİFED başkanlarına bırakacağını söyleyen BESİAD Başkanı Neslihan Nazlıoğlu, sivil toplum kuruluşlarının demokrasilerdeki kilit rolüne vurgu yaptı. STK’ların temel varlık nedenlerinin sosyal, toplumsal veya sektörel olaylarda farkındalık yaratarak topluma hizmet sunmak olduğunu ifade eden Nazlıoğlu, “Sivil toplum kuruluşları, toplumun talep ve beklentilerinin yerine getirilmesinde, demokratik sürecin etkin işlemesinde, toplumda güven düzeyini artırmada, farklı insanların bir araya gelerek ortak bir amaca hizmet etmesinde önemli rol oynayan kurumlardır. İster devlet olun, ister sivil toplum kuruluşu, ister özel sektör ve hatta birey olun. ‘’vizyon çok önemlidir. Vizyonu olmayanın misyonu olamaz. Bireyler olarak konfor alanlarımızı terk etmediğimizde, yeni hedefler belirlemekte, hedeflerimiz gerçekleştirmekte, amaçlarımızı bulmakta, hayallerimizi gerçekleştirmekte yani gelişim bölgemize geçmekte toplum olarak zorlanacağız. Sivil toplum kuruluşlarının başarısı için örgütsel sorumluluk kapsamında, daha fazla alın terine, daha fazla akıl terine ve en önemlisi de daha fazla gönül terine ihtiyacımız vardır.   Yarın Cumhuriyet Bayramımızı kutlayacağız ve derim ki toplumun her kesimi konfor alanını bırakarak, cumhuriyete olan borcumuzu ödemek için herkesin sivil toplum kuruluşlarında görev almak zorundadır. Bu bilinçle topluma ve ülkemize olan sorumluluğumuzu da yerine getirmiş oluruz” sözlerini kullandı.

 

GESİFED ‘Değişim kapımızda’

Dünyanın çok büyük bir değişimden geçtiğine dikkat çekerek konuşmasına başlayan GESİFED Başkanı Oktay Mersin ise, küresel ekonomik düzendeki değişimin 2008 yılında ABD’de başlayan ve tüm dünyayı etkileyen kriz ile başladığını, aradan geçen yıllardaki olumsuz olaylar ile pandemi döneminde yeni bir şekil almaya başladığını dile getirdi. Küresel ticaret savaşları, tekno-milliyetçilik gibi akımların küresel ticaret rejimini tekrar tanzim ettiği bu yeni dönemde COVID 19 salgını ve hemen sonrasında baş gösteren jeopolitik gerginlikler ile tedarik zincirlerinin yeniden oluşturulduğuna vurgu yapan Mersin, “1970’lerde küreselleşmenin ekonomik modeli aşırı finansallaşmaya başlamış ve geçtiğimiz 50 yıl içerisinde hakimiyetini devam ettiren neo-liberal ekonomi politikaları artık sürdürülemez gelir adaletsizlikleri ve çevre sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle bugün karşı karşıya olduğumuz bu değişim tablosu bir tercih değil zorunluluktur. Öte yandan küresel çaptaki dengesizlikler kendisini jeopolitik gerginliklerde ve hatta savaşta göstermiştir. Rusya’nın Ukrayna işgalini takiben artık dünya yeni bir soğuk savaş dönemine girmiştir. Bu dönemde mücadele alanı komünizm ile kapitalizm arasında değil, özgür ve demokratik toplumların olduğu ülkelerle, baskıcı rejimlerin olduğu ülkeler arasında şekillenmektedir. Küreselleşmenin en son çağında, birçok hane, artan iş güvencesizliği altında orta sınıf bir yaşam tarzının hızla artan maliyetleri ile durgun veya azalan ücretler nedeniyle yaşam standartlarında bir düşüş yaşadı. Bugün, geride kalanların küreselleşmeyi iş güvenliğiyle bağlantılı olarak gördükleri ve devletten herhangi bir tür destek almadan küresel veya ulusal ekonomideki dönüşümlere tahammül edemeyecekleri açıktır” diye konuştu.

 

TÜRKONFED: Ülkemiz ‘Orta Gelir Tuzağı’na yakalandı

Son 3 yılda küresel ekonomide art arda yaşanan arz şoklarına tanıklık edildiğini ve dünyanın; enerjiden gıdaya, ham maddeden tedarik zincirine pandemi sonrası yaşanan şoku atlatamadığını ifade eden TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez, Rusya-Ukrayna Savaşı, bölgesel çatışmalar ve güç dengesi mücadeleleri nedeniyle belirsizliğin devam ettiğine dikkat çekti. Global ekonomilerin bir taraftan oldukça yüksek enflasyonla mücadele ederken, bir taraftan da durgunluğa doğru ilerlediğini anlatan Sönmez, Türkiyenin ise ‘Orta Gelir Tuzağı’nı aşamadığını belirterek “Üstelik ülke olarak tüm bu sorunlara, içeride yapısal sıkıntılar ile yakalanmanın artçı sarsıntılarını yaşıyoruz. Ülkemizin beş temel sorunu olarak tanımladığımız ‘Demokrasi, Çevre, Dijitalleşme, Kalkınma ve Cinsiyet Eşitliği’ başlıkları altında somut yapısal dönüşümü sağlamalıyız. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına doğru, ülkemizin yaşadığı küresel ya da ulusal her kriz, riskler kadar fırsatlar da barındırıyor. Bu fırsatları akılcı politikalarla değerlendirip, risklere de hazırlıklı olmak gerekiyor. İşte bu noktadaki iki avantajımız; Esnek, krizler karşısında bağışıklık sistemi güçlü olan iş dünyamız ve Anadolu’daki üretim gücümüz… Yerelden küresele uzanan kalkınma yolu, Anadolu’dan geçiyor.  Ülkemizde 2001 yılı sonrası AB üyeliği odağıyla gerçekleştirilen reformlar ekonomiyi 10 yıl süre ile dikkat çekici, iyi bir noktaya taşımıştı. Demokrasi endeksimizin yükselmesi, ülkemizi orta gelir tuzağını aşma noktasına getirmişti. 2011 yılı sonrasında yaşadıklarımız ise demokrasi ve ekonomi dengesindeki uyumu bozarken, ülkemiz ne yazık ki orta gelir, orta demokrasi ve orta eğitim tuzaklarına takıldı.  Daha iyi bir gelecek planlamak için tek başına ekonomik göstergeler, para ve maliye politikaları yeterli değil. Bağımsız kurumlar, kapsayıcı ve liyakat esaslı yönetişim, ileri teknoloji kullanımı, verimlilik temelli akılcı politikalar ve ilk adımda, gelişmiş bir ekonomi için gelişmiş bir demokrasiden geçiyor.   Ülkemizin ilk iki çeyrekte yüksek büyümesi, yılı yüzde 5 ve üzerinde kapatacağımızı gösteriyor. Evet, Türkiye büyüyor ancak büyümenin niteliği ve kalitesi, yüksek katma değer yaratmak bir yana gelir dağılımında ciddi eşitsizlik yaratıyor. Bir kalkınma sorunu olarak gördüğümüz yüksek enflasyon, üretim çarklarında ciddi bir ivme kaybı yaratırken, yoksullaştıran bir büyüme de ortaya çıkarıyor” dedi. 

 

TÜSİAD: Cumhuriyet değerleri kılavuzumuz

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan toplantıda yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

“İçinden geçtiğimiz global sürece ve önümüzdeki yıllarda ülkemize ne sunduğuna çok dikkatli bakmalı, gelişmeleri doğru okumalı ve sürdürülebilir politikalar üretmeliyiz. Attığımız adımlar hedeflerimize ulaşmamızda yeterli gelmiyorsa, gerekiyorsa var olan iktisadi politikalarımızı gözden geçirmeliyiz. 2013’ten bu yana global ekonomiden aldığımız payın hızla düşmesi hepimizi düşündürmeli. Bundan 10 yıl evvel ülke ekonomimizin dünyadan aldığı pay 1.2’lerdeyken bugün bu pay 0.8’e kadar düşmüş durumda. Yılın ilk çeyreğinde 7’lik bir büyümeyi yakalamamıza rağmen, ekonomideki öncü göstergeler hem ihracatımızda hem iç ekonomide ve üretimde yıl sonuna doğru hızlı bir yavaşlamayı işaret ediyor. Cari açık halen artış trendinde. Enflasyon hedeflediğimiz seviyelerde değil, refah kaybımız yüksek. Krediye erişim her geçen gün zorlaşıyor. Yoğun regülasyon döneminden geçen finansal kesimin de bu regülasyonlar çerçevesinde kredi vermesi daha da zorlaşıyor. Unutmayalım ki, sağlıklı işleyen üreten, istihdam yaratan bir reel kesimin arkasında bu süreci destekleyen sağlıklı işleyen bir finansal sektöre ihtiyaç var. Uyguladığımız politikaları dizayn ederken bu süreçleri göz önünde bulundurmalıyız.  

 

Yarın Cumhuriyetimizin ilanının 99. yılını kutluyoruz. 99 yıl önce cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları da; cumhuriyetimizin temellerini insanımıza yatırım yaparak, bilimin yolundan giderek ve siyasal, ekonomik ve toplumsal kurum ve kurallar üzerinden inşa ettiler. Laiklik başta olmak üzere akıl, bilim, hukuk ve özgürlük üzerine inşa edilmiş Cumhuriyet değerleri bizlerin de kılavuzudur. Bu çerçevede hedefimiz, toplumsal refah seviyesi yüksek, uluslararası arenada saygın, AB entegrasyonunu sağlamış, hukuk devletini güçlendirmiş, toplumsal olarak eşitlikçi ve adil, gençlerine güzel bir gelecek vaat eden bir Türkiye için yılmadan yorulmadan çalışmaya devam etmektir.” 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Exit mobile version