Deniz Yaşamını Koruma Derneği’nden yeni bir proje

Deniz Yaşamını Koruma Derneği’nden yeni bir proje: “Marmara’dan Akdeniz’e Sürdürülebilirlik Serüveni”

                                                 

Deniz Yaşamını Koruma Derneği:

“Ege, Karadeniz ve Akdeniz, Marmara Denizi Varsa Var!”

Deniz Yaşamını Koruma Derneği, Marmara Denizi’nde biyoçeşitliliğin korunmasına ve ölçülebilir bir fark yaratılmasına yönelik çalışmalarına devam ediyor.  Dernek son olarak Türkiye için bir ilk niteliği taşıyan “Marmara'dan Akdeniz’e Sürdürülebilirlik Serüveni projesini hayata geçirdi. Proje kapsamında, 90 günde 1687 deniz mil kıyı seyri ve 82 farklı noktada 82 dalış gerçekleştirildi. Marmara, Akdeniz, Ege’deki ortak deniz yaşamına ve deniz kültürüne dair önemli bir envanter ortaya koyan ve bir etkinlik ile duyurulan proje, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, GEF Küçük Destek Programı, Turquoise Coast Environment Fund ve Anadolu Efes katkıları ile hayata geçti.  Dernek Başkanı Volkan Narcı, proje için “Şimdiye kadar Türkiye’de yapılmış, sürdürülebilirliği odağına alan en uzun rotalı serüven” ifadelerini kullandı. “Serüvenin bize anlattığı ilk gerçek şu: Akdeniz, Karadeniz ve Ege’nin geleceği, Marmara’ya bağlı. Marmara'yı kaybedersek bu ekosistemleri de kaybederiz” dedi.

 

İklim değişikliği tüm dünyada etkilerini gösteriyor. Bilim insanları, denizlerin iklimin regülasyonunda büyük bir rol oynadığını belirtiyor. Çünkü denizler gezegendeki en büyük ısı emici olarak kabul ediliyor. Denizlerin, iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı ısının yüzde 90'ını emdikleri biliniyor. Araştırmalar denizlerin aynı zamanda insan kaynaklı CO2 emisyonlarının yüzde 23'ünü emen çok verimli bir karbon yutağı olduğunu da ortaya koyuyor.  Tüm bu veriler, sürdürülebilir deniz yaşamının ve denizlerdeki çeşitliliğin korunmasının insan hayatı ve geleceği için önemine dikkat çekiyor.  

 

2015 yılından bu yana, başta Marmara Denizi olmak üzere, deniz yaşamının sürdürülebilirliği üzerine çalışmalar yürüten Deniz Yaşamını Koruma Derneği, yeni bir projeye imza attı. Bugüne kadar mercan resifi restorasyonu, yazılı – görsel yayın ve sergiler, hayalet ağların deniz dibinden temizlenmesi ve deniz koruma alanları oluşturulması gibi çalışmalar yapan dernek, yeni projesini de Marmara Denizi’nin önemine dikkat çekmek amacıyla hayata geçirdi. Destekçileri arasında Anadolu Efes, UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı), SGP (GEF Küçük Destek Programı) ve Turquoise Coast Environment Fund olan dernek,  Marmara’dan Akdeniz’e yelken açtı.

İklim krizi ile mücadele kapsamında biyoçeşitliliğin belgelendirildiği “Marmara’dan Akdeniz’e Sürdürülebilirlik Serüveni” ismi verilen proje 90 gün sürdü. 10 şehri ve 1687 deniz millik bir rotayı kapsayan yolculuk boyunca gece ve gündüz 82 farklı noktada 82 dalış gerçekleştirildi.  Yapılan çalışmalarla denizlerimizdeki biyoçeşitliliğin durumu, istilacı türlerle ilgili gözlemler ve yerel türler üzerindeki baskılar kayıt altına alındı. Nesli tehdit altındaki mercanlar ve diğer canlı türlerinin durumlarıyla ilgili bilim insanlarıyla görüşüldü. Akdeniz’in ev sahibi küçük ölçekli balıkçı kooperatifleri ile türler ve durumları üzerine diyaloglar ve istişareler gerçekleştirildi, bölgenin en eski denizcilerinden kadim bilgiler alındı. Tüm bu bilgiler arşiv niteliğinde derlendi. Ayrıca seçilen limanlarda deniz dibi temizliği yapılarak, yerel sanatçılar yardımıyla deniz kirliliği konusunda farkındalık yaratmak adına çeşitli sanat eserlerinin yapımına başlandı. Bu eserler 11 – 25 Kasım arasında İzmir Alsancak Çatı Sanat Alanı’nda sergilenecek.

 

“Türkiye’de bir ilk”

 Denizin yaşamın kaynağı olduğuna, aldığımız her 3 nefesten 2’sini denizlerimize borçlu olduğumuza dikkat çeken Deniz Yaşamını Koruma Derneği Başkanı Volkan Narcı “Ancak ne yazık ki denizlerimiz tehdit altında ve bize ihtiyacı var” diyor. 

 

“Marmara’dan Akdeniz’e Sürdürülebilirlik Serüveni” projesinin detaylarını İstanbul’da düzenlenen bir etkinlik ile paydaşlarına anlatan Narcı, konuşmasında, projenin Türkiye’de bir ilk olduğunu belirtti. Bu projeyi Akdeniz, Karadeniz ve Ege’nin Marmara Denizi’nde bütünleştiğini ortaya koymak adına uzun zamandır planladığını dile getiren Narcı, “Marmara Denizi çok araştırılmış bir deniz değil. Sürekli olarak bizi şaşırtmaya devam edebiliyor. Bu sebeple Akdeniz, Karadeniz ve Ege Denizi’ni araştırmak, bu kıyılarda yaşayan türlerin aynı zamanda Marmara Denizi’nde de olduğunu bilimsel ve görsel olarak ortaya koymak istedik. Üst katmanda Karadeniz akıntısıyla alt katmandaki Akdeniz yaşantısını birleştirmesi, Marmara Denizi’ni çok özel ve sıra dışı kılıyor. Bu serüvenin en büyük çıktısı, Marmara’nın Türkiye’deki deniz yaşamı için son sığınak olduğu gerçeğidir.  Akdeniz, Karadeniz ve Ege’nin var olabilmesi için Marmara’nın iyileşmeye ve korunmaya ihtiyacı var. Marmara'yı kaybedersek bu ekosistemleri de kaybedeceğiz” dedi. 

 

Bu seyahatin, teknik detaylarını, bir kitapçıkta topladıklarını belirten Narcı bu çalışmanın Marmara Denizi ve gelecek için değerli bir referans olacağını da sözlerine ekledi. Narcı “Bu süreçte kıymetli bir envanter elde ettik. O envanteri şimdi bir belgesele dönüştürmek istiyoruz” dedi. 

 

Marmara’dan Akdeniz’e Sürdürülebilirlik Serüveni destekçilerinden UNDP adına etkinlikte konuşan UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton “Deniz yaşamının çeşitliliği ve hayatını sağlıklı şekilde devam ettirmesi Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamında kritik derecede önem taşıyor. Denizler sadece oksijen üretmiyor, aynı zamanda büyük ölçüde karbondioksit emilimi de gerçekleştiriyor. Bu bağlamda iklim değişikliği gibi hayati bir konuyla mücadelede denizlerin önemli rolü var. Deniz Yaşamını Koruma Derneği’nin gerçekleştirdiği bu yolculuk sayesinde denizlerin önemi ile ilgili yarattığı bu farkındalığı çok değerli buluyorum. Kendilerini kurumum ve şahsım adına kutluyorum” dedi.   

 

STK’ların biyolojik çeşitliliğin korunması, arazi bozunumu ve iklim değişikliği ile mücadele faaliyetlerine destek sağlayan SGP Türkiye Koordinatörü Gökmen Argun “GEF Küçük Destek Programı, Birleşmiş Milletler bünyesinde  kürenin sorunlarına çözüm için sivil toplum kuruluşu ve yerel toplulukların inisiyatifine ve yeteneklerine dikkat çeker. Sorunun tarafları olan uzmanları barındıran STK ve yerelde aktif olan yapıların yenilikçi ve kolay uyarlanabilen çözümlerine fırsat veren diyalog ve iş birliği ağlarının ve karara katılım fırsatlarının mutlaka geliştirilmesi engellerin kaldırılması gerekir” ifadelerini kullandı.

                                         

Turquoise Coast Environment Fund Ayşegül Çil, “İngiltere merkezli Conservation Collective ağının en yeni branşı olarak 2022 yılında kurduğumuz Turquoise Coast Environment Fund olarak Akdeniz ve Ege bölgesinde yerel ölçekte çalışan ve projeleri ile etki yaratacak sivil toplum kuruluşları için fon sağlıyoruz. Hedefimiz kıyı ve deniz ekosistemlerini canlandırmak, restore etmek ve kıyılarımızın eşsiz doğasını korumak. Denizel peyzajların daha iyi anlaşılması ve yerinde yapılan gözlem, araştırma ve bilinçlendirme çalışmalarına destek olmak amacıyla bu proje ilgimizi çekti. DYKD’nin bir başlangıç olarak benzer girişimlere örnek olması ve önümüzdeki yıllarda bu tür yerel ve bölgesel etki yaratacak çalışmaların daha da çoğalmasını diliyoruz” dedi. 

 

Etkinliğe katılan Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı ve CEO Can Çaka ise “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından 17’ncisi, sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığı canlandırma gerekliliğine vurgu yapıyor. Çünkü aslında küresel amaçların tümünün gerçekleştirilmesi ancak hükümetler, özel sektör, sivil toplum ve vatandaşların bir arada hareket edebilmesiyle mümkün. Anadolu Efes olarak bu amaçlar ışığında etki odaklı liderlik anlayışıyla çevresel ve toplumsal fayda üretmek için çalışıyoruz. Kurduğumuz iş birlikleri ile geçtiğimiz yıl 49 proje ile 15 kalkınma amacına ve 36 alt hedefe katkı sunduk. Deniz Yaşamını Koruma Derneği ile hayata geçirdiğimiz Denize +1 Nefes projesini takiben mavi sularımızı korumak için derneğin +1’i olmaya devam ediyoruz” dedi.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Exit mobile version