Film Adana’da izlenir

29. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Cannes başta olmak üzere dünya festivallerinin en iyilerinden oluşan 33 filmlik seçki Kadir Beycioğlu anısına gösterilecek. Seçkide Claire Denis, Dardenne Biraderler, Cristian Mungiu, Hirokazu Koreeda gibi ustaların yanı sıra genç yeteneklerin filmleri yer alıyor. 

 

 

Türkiye’nin en sinemasever izleyici profillerinden birine sahip olan Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında bu yıl, 34 ülkeden 33 filmin gösterileceği, gerek kazandıkları ödüller gerek yönetmenleri açısından çarpıcı bir seçki oluşturuldu. Önde gelen festivallerden ödüllü yapımlar, usta yönetmenlerin yeni filmleri, iklim değişimi ve yoksulluk temalarının işlendiği özel seçkiler geçen yıl vefat eden Sinema Koordinatörü Kadir Beycioğlu anısına gösterime sunulacak.

 

Cannes Film Festivali’nin en iyileri

 

Günümüz Fransız sinemasının özgün yaratıcılarından, Çikolata’dan 35 Tek Rom’a, Beyaz İnsan’dan İyi İş’e bir dizi klasiğe imza atan Claire Denis, Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü kazanan 

Öğle Güneşinde Yıldızlar’da izleyicileri filmlerinde aşina oldukları coğrafyadan uzağa götürüyor. Büyüdüğü Afrika’dan ve yaşadığı Fransa’dan Orta Amerika’ya gidiyor; Nikaragua’da mahsur kalan tuttuğunu koparan bir gazeteci kadın ile gizemli bir işadamının arasındaki tutkulu ilişkiyi politik gerilim fonunda anlatıyor.

 

Çifte Altın Palmiyeli Luc ve Jean-Pierre Dardenne Biraderler bu yıl da Cannes Film Festivali’nden eli boş dönmedi. Batı Afrikalı iki göçmenin Avrupa’da tutunmaya çalışırken kanunsuz işlere sürüklenmelerini anlattıkları Tori ve Lokita ile Cannes 75. Yıl Ödülü’nü kazandı. 

 

Arakçılar ile Altın Palmiye kazanan Hirokazu Koreeda, izleyicinin doğrudan yüreğine dokunan öyküleri ve kameranın varlığını unutturacak kadar pürüzsüz yönetmenliğiyle bu yıl da Cannes’ı sarstı. Terk edilen bir bebeği ona iyi bir aile bulmak için kaçıran iki erkek ve bebeğin pişman olan annesinin yasadışı çabasını anlatan Bebek Servisi, Ekümenik Jüri Ödülü’ne değer görüldü, Song Kang-ho’ya da En İyi Erkek Oyuncu Ödülü kazandırdı. 

 

Babası Mısırlı olan İsveçli yönetmen Tarek Saleh, öyküsü Kahire El Ezher Üniversitesi’nde geçen, ama İstanbul’da çektiği Cennetten Gelen Çocuk ile Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü aldı. İstihbarat örgütleriyle din adamlarının karanlık ilişkilerini konu alan film gazetecilikten belgeselciliğe geçen Saleh’in ikinci uzun metrajlı kurmacası. Mısır devrimi fonunda ülkenin kaymak tabakasını rahatsız eden bir seks işçisi cinayeti soruşturmasını konu alan ilk kurmacası Esrarengiz Cinayet / The Nile Hilton Incident ile 2017’de Sundance’te Jüri Büyük Ödülü kazanmıştı. 

 

İtalyan sinemasının önde gelen yönetmeni, filmlerinin çoğu Venedik’te yarışan Mario Martone ile kuşağının en beğenilen oyuncularından Pierfrancesco Favino’yu bir araya getiren Nostalgia bu yılın Altın Palmiye adayları arasında yer aldı. Martone’nin mafyaya karşı sadece kilisenin direnebildiği Napoli şehri fonunda sıradışı bir dönüş, intikam ve dostluk öyküsü anlattığı filmde Favino olağanüstü bir performans veriyor. 

 

Berlin Film Festivali’nde yarışan yeni Li Ruijun filmi Topraktan Toprağa da Adana’da gösterilecek. Yoksulluğa ve önyargılara direnen iki ince ruhun aşkını ve hayatı güzelleştirme çabasını eşsiz bir hümanizmayla anlatan bu trajik film, Yaz Göndönümü ve Yaşlı Eşek ile tanınan Çinli yönetmenden yeni bir mücevher. 

 

Sinema yazarı Murat Özer anılıyor

 

Bu yılın bir başka Altın Palmiye adayı ise Romanya sinemasının en başarılı temsilcilerinden Cristian Mungiu imzalı MR (Manyetik Rezonans). Mungiu, 2002 yılında Occident ile ilk filmlere verilen Altın Kamera’yı kazanarak başlayan Cannes yolculuğunda 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün ile Altın Palmiye ve FIPRESCI Ödülü, Tepelerin Ardı ile En İyi Senaryo, Mezuniyet ile En İyi Yönetmen ödüllerini kazandı. 

 

MR, Mungiu’nun sinemasında takdir edilen bütün özellikleri bir araya getiren ve Romanya’nın ekonomik krizle birlikte yükselen ırkçılık sorununa ayna tutan bir film. Bu yıl yitirdiğimiz sinema yazarı Murat Özer’in sevdiği yönetmenlerden olan Mungiu’nun bu filmi onun anısına gösterilecek. 

 

 

Yıldızı yükselen yönetmenler

 

İlk ya da ikinci filmleriyle önemli ödüller kazanan, eleştirmenlerin dikkatini çeken filmler 29. Adana Altın Koza Film Festivali’nde sinemaseverlere keşif keyfi tattıracak. 

 

Cannes Film Festivali’nin Lise Akoka ile Romane Gueret’nin Belirli Bir Bakış bölümünün ödülünü kazanan filmi İşe Yaramazlar, güçlü ve taze sinema duygusuyla geleceğin ustalarını müjdeliyor. Felix van Groeningen filmlerinden, Yeni Ahit ve Umut Bahçesi’nden aşina olduğumuz Flaman aktör Johan Heldenbergh’in dezavantajlı bir bölgede belgesel çeken bir yönetmeni canlandırdığı film sosyal gerçekçi yaklaşımını mizahla harmanlıyor. 

 

Belirli Bir Bakış bölümünün En İyi Senaryo Ödülü ise Şahsi Bir Mesele adlı filmiyle tanıdığımız Filistinli Maha Haj’a değer görüldü. Hayfa’da yaşayan depresyondan mustarip Waleed ile küçük çapta dolandırıcı olan yeni komşusu arasındaki ilişki üzerinden yönetmenin kendisi dahil birçok Filistinlinin baskı altında hissettiklerini aktarıyor Akdeniz Ateşi. Bu kara mizah örneği Filistin şiiri ve müziğinden örnekler de sunuyor. 

 

2011 yılında Berlin Film Festivali’nde En İyi İlk Film yarışmasında mansiyon kazandığı Die Vaterlösen / Babasız’dan bu yana sinemadaki yükselişini emin adımlarla sürdüren Avusturyalı Marie Kreutzer çağdaş feminist yaklaşımı, şiirselliği ve ritmiyle izleyiciyi hipnotize eden Korsaj ile Cannes’ı da fethetti. Sıradışı İmparatoriçe Elisabeth – Sissy portresiyle başrol oyuncusu Vicky Krieps’e hem Belirli Bir Bakış bölümünün En İyi Oyuncu Performansı hem Saraybosna Film Festivali’nin En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazandırdı. 

 

Tunuslu – Fransız Erige Sehiri, iki demiryolu çalışanının kurumlarına sadakatle tren kazalarını ihbar etmek arasında kalmalarını konu alan As-Sekka adlı belgeseliyle hem festivallerde büyük başarı kazandı hem Tunus’ta altı hafta vizyonda kaldı. Yönetmenlerin On Beş Günü’ne seçilen ilk uzun metrajlı filmi İncir Ağaçlarının Altında incir hasadı sırasında bahçelerde yaşanan flörtleri ve çatışmaları, mevsimlik işçilerin planlarını ve özlemlerini  büyük bir zerafetle yansıtıyor. 

 

Şili sinemasının dünya çapında başarılı yönetmenlerinin filmlerinde oyuncu olarak tandığımız Manuela Martelli, ilk uzun metrajlı filmiyle Yönetmenlerin On Beş Günü’ne seçildikten sonra San Sebastian dahil birçok festivale davet edildi ve yarışmaya alındı. Diktatörlük döneminin şiddetini siyasi iktidar, kilise ve egemen burjuvaların özenle koruduğu ataerkil düzenin bir uzantısı olarak tanımlayan 1976 politik duyarlığı kadar sinematik incelikleriyle de öne çıkıyor. 

 

Altın Kamera ve Altın Göz, Altın Koza’da

 

Bu yıl Cannes’da en iyi ilk filme verilen Altın Kamera ödülünü kazanan Kelebek Görüşü bir Ukrayna yapımı ve kaçınılmaz olarak savaştan bir kesit sunuyor. Yönetmen Maksym Nakonechnyi’nin Iryna Tsilyk ile birlikte yazdığı senaryo iki ay Donbas’ta esir tutulduktan sonra salıverilen hava keşif uzmanı Lilya’nın yaşadığı travmayı ve genel olarak kirli savaşı kadın bakış açısından aktarıyor.

 

Bu yıl önce Sundance sonra Cannes film festivallerinde En İyi Belgesel seçilerek benzersiz bir başarıya ulaşan Dünyanın Bütün Nefesleri, içinde hala bilinç ve iyilik kalan insan türüne dair umut aşılayan bir film. Yeni Delhi’de yaşayan iki kardeşin hava kirliliği sebebiyle topluca ölen karaçaylak kuşlarını kurtarma çabasına odaklanıyor. İlk uzun metrajlı belgeseli Cities of Sleep ile Yeni Delhi’deki evsizlerin uyuyacak güvenli mekan arayışlarını ve onlara yer açan bir sinemayı anlatan Shaunak Sen, ikinci filminde olağanüstü bir başarıya ulaştı ve Altın Göz ödülünü aldı.

 

Cenevre İnsan Hakları Film Festivali ve Uluslararası Forum’unda ödül kazanan Sincar’ın Melekleri, sınırlarımızın hemen ötesinde yaşanan Ezidi soykırımının kurtulan Hanife’nin IŞİD tarafından kaçırılan beş kızkardeşini kurtarma çabasını konu alan etkileyici bir belgesel. Hanna Polak imzalı Polonya-Almanya ortak yapımı Sincar’ın Melekleri’nde zamanımızın en korkunç olaylarından birinin dünyada ne kadar kolay kabullenildiği gözler önüne seriliyor. 

 

Karlovy Vary Film Festivali’nde Beata Parkanova’ya En İyi Yönetmen ve Martin Finger’e En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazandıran Çek yapımı Söz de 29. Adana Altın Koza Film Festivali programında. Bu özenli dönem filmi, Komünist Parti’ye üye olmayı reddeden bir noter ve ailesinin Prag Baharı öncesinde gördüğü baskıyı anlatıyor. 

 

Mizahsız olmaz

 

29. Festival programında, komedi denemese de mizah içeren yapımlar, savaşlardan vahşi kapitalizme her tür sömürü ve şiddeti ele alan filmler arasında izleyicilere nefes aldıracak. 

 

Kariyerini daha çok televizyon çalışmaları üzerine kuran Polonyalı yönetmen Anna Kazejak, sinemada da iddialı: Kahrolası Bornholm’de bir tatilde yaşanan aile krizini hem olanca dramatik ağırlığıyla ele alıyor hem izleyiciyi mizahla rahatlatıyor. İnsan psikolojisine kadın erkek ilişkileri, bastırılan arzular, evlilik, çocuk sahibi olmak, hatta tatil yapmak üzerinden ironik ve Freudyen yaklaşımıyla izleyiciye keyifli zaman geçirtecek, Kahrolası Bornholm.

 

Norveçli yönetmen Kristoffer Borgli’nin İlgi Manyağı sanat  dünyasına ve ayrıcalıklı sınıflara yaklaşımıyla Ruben Östlund filmleriyle Dünyanın En Kötü İnsanı arasında konumladırılabilecek bir film. Cannes Belirli Bir Bakış bölümündeki filmler arasından kara mizahıyla sıyrıldı.

 

İskoçyalı Charlotte Wells ilk uzun metrajlı filmi Aftersun ile Cannes Eleştirmenler Haftası’nda jüriden Fransız Dokunuşu ödülünü aldı. Lynne Ramsay ve Andrea Arnold gibi artık usta mertebesine ulaşmış yönetmenlerin açtığı yoldan ilerlemesi beklenen Wells, bir baba kız ilişkisini bir Türkiye tatilinin anılarıyla harmanlayarak ele alıyor, Britanya’ya özgü humor ve ironiyi ihmal etmeden…

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Exit mobile version