Anadoluhisarı’nda yer alan Zarifi Mustafa Paşa Yalısı’nın rekonstrüksiyon ve iç mimari proje tasarımı ile uygulama çalışmaları Beysun Mert Mimarlık tarafından yürütüldü. Zarifi Mustafa Paşa Yalısı’nın rekonstrüksiyonunda Boğaziçi’ndeki diğer 18. ve 19. yüzyıl sahilhane yapılarıyla doku bütünlüğünün sağlanması hedeflendi.
Beysun Mert Mimarlık, Boğaziçi Anadoluhisarı’nda yer alan Zarifi Mustafa Paşa Yalısı’nın rekonstrüksiyon ve iç mimari proje tasarımı ile uygulama çalışmalarını tamamladı. Orjinali 18. yüzyıl başlarında inşa edilen yalı grubu bünyesindeki Grup Köşkü’nün zaman içinde yıkılmasının ardından 1950’li yıllarda yerine orijinal haliyle hiç alakası olmayan betonarme bir yapı inşa edilmiş. Grup Köşkü yapısının Beysun Mert Mimarlık tarafından tasarlanıp uygulanan rekonstrüksiyon ve iç mimari projeler ile orjinaline uygun olarak yeniden inşa edilmesi hem yalı grubu ile hem de Boğaziçi’ndeki 18. ve 19. yüzyıla tarihlenen sahilhane yapılarıyla doku bütünlüğünün elde edilmesini sağlamış.
Geçmişten Günümüze Zarifi Mustafa Paşa Yalısı
Zarifi Mustafa Paşa Yalısı, 17. yüzyıl sonları veya 18. yüzyıl başlarında inşa edildiğinde Haremlik, Selamlık, Grup Köşkü ve Mehtabiye Köşkü olmak üzere dört ayrı yapıdan oluşuyormuş. Mehtabiye Köşkü, Selamlık yapısına bitişik, Grup Köşkü ise ayrı olarak inşa edilmiş. Büyük bir bölümü gemi kazaları ve çeşitli nedenlerle yıkılan yalı grubu yapılarından orijinal haliyle günümüze kadar ayakta duran yalnızca Selamlık bölümü olmuş. Kent araştırmacısı ve yazar Orhan Erdenen “Boğaziçi Sahilhaneleri” isimli kitabında yalının durumunu ‘’Balkan Harbi’nde boş bulunan haremin selamlık kısmına asker konulduğundan bu kısım harap olmuş. Birinci Dünya Harbi’nde de yine asker yerleştirilir ve yangın çıkar endişesi ile sahipleri tarafından yıktırılmış. Böylelikle bir parçanın yıktırılmasıyla harem ve selamlık kısımlarının bağlantısı kalmamış ve iki ayrı yalı meydana gelmiş” sözleriyle dile getirir.
Orhan Erdenen, kitabında Zarifi Mustafa Paşa Yalısı’nın yapım tarihi ile ilgili yalı sahipleri ve bostancı defterleri kayıtlarına göre ayrıntılı bir araştırma sunar. Buna göre yalıya adını veren Zarifi Mustafa Paşa bu binaları 1848’de satın almıştır. Orhan Erdenen’in paşanın yakınlarından aldığı bilgiye göre Zarifi Mustafa Paşa yalıyı binanın üçüncü sahibi olan II. Mahmut’un Kahvecibaşıcısı Kani Mustafa Bey’den almıştır. Yapının rekonstrüksiyon projesini hayata geçiren Mimar Beysun Mert, ‘’Kahvecibaşı’’, ‘’Berberbaşı’’ gibi üst düzey saray hizmetkarlarının böyle yalılara sahip olmalarının Osmanlı’daki nüfus dağılımı üzerine bir şeyler anlattığını dile getiriyor.
Abdülaziz döneminin ricalinden olduğu anlaşılan Zarifi Mustafa Paşa’nın tarihte önemli bir rolü olmamış. Sahibi olduğu yalının da oldukça hadisesiz, sakin bir geçmişi olmuş. 1948’den itibaren aynı aile dört-beş kuşak boyunca burada yaşamaya devam etmiş. 1950’lerden sonra ise yapıların mülkiyeti bölünerek Selamlık, Haremlik ve Grup Köşkü olmak üzere üç ayrı yalı haline getirilmiş.
Sahilhane Yapılarının Doku Bütünlüğü Korundu
Yalının Rumeli Hisarı’nın tam karşısında olması, Beysun Mert Mimarlık açısından, araştırma aşamasında fotoğraf bulma konusunda büyük bir avantaj sağlamış. 1840’larda fotoğraf makinesinin icadından itibaren İstanbul’a gelen gezginlerin birçoğunun Rumeli Hisarı’na giderek karşı sahilin fotoğraflarını çekmeleri, Grup Köşkü’nün birçok fotoğrafta yer almasını sağlamış.
Elde edilen bu fotoğraflar üzerinden fotogrometri çalışması yaptırılmış. Müzecilik Müdürlüğü eşliğinde yapılan kazı sonucunda bulunan temel kalıntıları, yapılan ölçülendirme çalışmalarını doğrulamış. İnşa edildiği günden itibaren orijinal haliyle ayakta kalan Selamlık Binası da, restitüsyon projesinin hazırlanmasında oldukça faydalı olmuş. Özgün kullanımı konut olan yapının rekonstrüksiyonunda yine konut olarak kullanılması önerilmiş. Yapının yerinde, 1950’li yıllarda yapıldığı tahmin edilen ve orijinal haliyle hiç alakası olmayan betonarme yapı yıkılarak yalı grubunu tamamlayan rekonstrüksiyon uygulaması başlatılmış.
Zarifi Mustafa Paşa Yalısı’nın rekonstrüksiyon projesini üstlenen Beysun Mert Mimarlık, 18. yüzyıl ve 19. yüzyıl sahilhane yapılarıyla doku bütünlüğünün sağlanmasının bu bölge özelinde önemli olduğunu, bu nedenle son dönemde yapılan Anadoluhisarı rekonstrüksiyon projelerini olumlu çalışmalar olarak değerlendirdiklerini dile getiriyor.