Ölümden sonra yaşam insan aklını hayatın var oluşundan beri kurcalamaya devam ediyor. Her belirsizliğin verdiği korku gibi sonunda ne olacağını bilmediğimiz kaçınılmaz bir gerçeklik olan ölüm de her zaman bir korku unsuru olmuştur. İnsanların maddeci dünyasına ters düşen bu gerçeklik, dünya hayatındakilerin geçiciliğini bize daima hatırlatmıştır.
Yüzyıllardır gelişen bilimin bile çare olamadığı bir gerçekliktir bu. Sevdiklerimizin zamanı gelince aramızdan ayrılacak olması, insanın yaratılışının ve gücünün sınırlı olduğunun göstergesi olduğu için olumsuz bir konu olarak algılanmaktadır. Aslında maddenin geçiciliğini yansıtmasıyla insanın kendini bilmesi ve akışa bırakmasını sağlaması adına bir araç olarak görülmelidir. Ölüm, yıllar boyu insanın yaratılış doğasındaki merak duygusunu tetiklemiştir. Bu merak ve korku duygusu birçok araştırma ve gözlem sonucu farklı alanlarda farklı yorumlar yapılmasına sebep olmuştur. Bunlar genellikle materyalist anlayıştan çok spiritüalizm yani ruhçu ve din kaynaklı alanlardır. Ölüm gerçeğinin ağırlıyla birçok araştırmacı ölümden sonra yaşam var mı? sorunsalını araştırmaya yönelmiştir.
Ölümden Sonra Yaşam ve Ruh
Ölümden sonra yaşam olmasını mümkün kılacak şey, gerçekliği yine çok sorgulanan ‘’Ruh’ ’un var olup olmamasına bağlıdır. Bilime göre bu mümkün değilken Spiritüalizm ve Din kaynaklarında ise ruh vardır ve ebedi olması inancı yangındır. Beden, ruhun dünyadaki amacını gerçekleştirmek için bir aracıyken, ruh ölümsüz ve kişinin asıl özüdür. Algılanamaz ve madde dışıdır.
İnsanın davranışlarını yönlendirir ve irade sahibidir. Kişinin bu dünyadaki amacı için bir aracı niteliğindedir. Ölümden sonraki yaşam için ihtiyacımız olandır. Bilimden ayrılan tüm kaynakların neredeyse hepsi ruhun varlığını kabul eder ve ölümden sonra bir mekân inancı ve ödül-ceza programı vardır. Semavi dinlerde Cennet ve Cehennem kavramları ölümden sonra yaşam var mı? sorusunun cevabıdır. Kişinin hayattayken yaptığı davranışlar, işlediği suçlar ve günahlar veya iyilikler ve sevaplar onun ahiretteki yani öte alemdeki durumunu belirler. İyiliklerin karşılığı sonsuz huzur ve güzellik olan cennet, kötülüklerin karşılığı ise sonsuz acı ve ateştir.
Ölüm şekillerine göre de sorunun cevabı değişebilir. İslam’a göre savaşta ölen veya kanser gibi ağır hastalıklarla ölen kişi Şehitlik mertebesine ulaşır. Bu mertebeye göre kişi ölümsüzdür. Hristiyanlığa göre ise işkence görerek veya düşman elinde ölen kişi aziz, azizlik sıfatı alır. İntihar, yani kişinin kendi kendini öldürmesi ise büyük günah olarak görülür. Çünkü yaşama sadece yaratıcı müdahale etmelidir.
Araf İnancı
Yine semavi dinlerdeki Araf inancı ise, ölümden sonra iyi ve kötü işleri aynı olan kişilerin cennete veya cehenneme koyulmadan vardıkları yerdir. İslam’a göre cennet ve cehennem arasında bulunur ve burada ruhların son akıbetleri belirlenir. Katolik Hristiyanlığa göre ise bazı ruhların günahlarının tanrının merhameti ve arındırması için gittiği yerdir. Katolik olmayan Hristiyanlar bu inancı reddeder.
Spiritüalizm Anlayışı ve Ölümden Sonrası
Spiritüalizm anlayışına göre Spatyom ,ölümü gerçekleşen ve bedenden ayrılan ruhun gittiği öte alem olarak nitelendirilir. Bu alem, fiziki dünyaya bağlantılıdır. Ölüme yakın deneyimlerde birçok kişinin onayladığı gibi hem gidilen öte alem hem de fiziki alemde kişi kendi bedenini görebilir. Rüya deneyimine yakındır ve nesneler geçirgendir. Kurandaki cennet anlayışındaki gibi hayal edilerek nesneler yaratılabilir. Dünya ve spatyom birbiriyle iç içe geçmiş alemler olduğundan rüya trans meditasyon gibi rahatlatıcı deneyimlerle spatyomu az da olsa yaşanabilir. Bu mekânda ruh, kendi derecesine göre yerini belirler. Zaman, mekân, mesafe algısı ise burada kaybolmuş gibidir, farklı ve değişkendir.
Kişinin imajinasyon yeteneği artmış ve onu kuşatmıştır. Bu inanca göre, beden hayattayken ruha işlenmiş iyi veya kötü anılar, ruhun spatyom alemine geçişiyle ortaya çıkar ve kişiye ıstırap veya mutluluk verir. Buna göre kişi, fiziki alemde kendi cehennemini veya cennetini kendisi yaratır. Spatyoma geçişle birlikte bununla yüzleşir. Algısının değişmesiyle dünya hayatındaki gibi bilincini rahatlatamaz, bu şuur halini yaşamak zorundadır. Bu hali aşamayan ruh ise tekrar dünyaya giderek ihtiyaçlarını tatmine devam eder. Çünkü titreşime uyumlanması çok zordur. Artık bedensiz olan ve alemin titreşimine uyumlanmış varlıklar ise giderek yükselir ve orada kalırlar. Bazıları ise dünyaya faydalı olmak adına tekrar enkarne olurlar.
Reenkarnasyona Göre Ölümden Sonrası İçin İnanış
Ölümden sonraki yaşama dair bir başka inanış olan Reenkarnasyona göre, kişi ruhunun tekamülü gerçekleştikten sonra başka bir bedende tekrar dirilir ve derslerine göre yaşam planın tekrar ve tekrar belirlenir. Budist inancına bağlı olan bu inanışa göre, ruhun tekrar bedenlenmesinin nedeni, semavi dinlerdeki gibi kişinin önceki yaptığı iyi veya kötü karmalarıdır. Önceki yaşamdan kalan yetenekler, doğum lekeleri ve fobi- hobilerin kişiyi bir sonraki yaşamında etkileyebileceği düşünülür. Türklerin eski dini olan Şamanizm’de de yer bulmuştur. İslamiyet’e göre ise kesin olarak edilmiş ve ters düşmüştür. İslam dinine göre ruh, dünyadaki görevini bitirir, yaptıkları iyi veya kötü işlere göre ölümden sonraki ahiret hayatını cennet veya cehennemle ödüllendirilir ya da cezalandırılır. Reenkarnasyona yani tekrar bedenlenmeye inananlar dinden çıkmış olur. Hristiyanlıkta da dinin yapısına ters bulunmuş ve kabul görmemiştir.
Bilime Göre Ölümden Sonrası
Bilime göre ise ölüm, bedeninin yaşamsal fonksiyonlarını durdurması demektir. Beyindeki anıların ve hafızanın uyku veya anesteziyle kesintiye uğrayıp ve tekrar uyanmayla canlanması olasıdır fakat ölümle birlikte nöronların ölüşü, bilime göre ölümden sonra yaşam düşüncesini imkânsız kılar. Çünkü her türlü yaşamsal faaliyet son bulunca, başka bir yaşam için mümkün olacak şartlar ortadan kalkmış olur. Bilime göre reenkarnasyonun tanımı güçtür çünkü ruh bile bilim için geçerli bir tanım değildir. Altı boş bir inançtan öteye gidemez. Ölümden sonra yaşam var mı? Bilime göre yoktur fakat spiritüalizm ve semavi dinlere göre dersler alındıktan sonra iyi veya kötü bir son vardır.